Bugün sanırım havanın kasvetinden de olsa gerek baya bir duygusal ve hassasım. Öyle bir bakıyorum da hayata, nerdeeeen nereye dedirttiriyor. Çocukluğumu düşünüyorum tek derdim oyun, şarkı, türküymüş. O zamanlar büyüyeceğime hiç inanmazdım, sanki ben ve çevremdeki çocuklar hep öyle kalacakmışız gibi gelirdi. Çocukluk işte, Ömrün olduktan sonra mümkün mü büyümemek?
Sanırım önemli olan ömrünü nasıl geçirdiğin? Yoksa bir bakmışsın göz açıp kapayıncaya kadar geçip gitmiş zaman..
Çevremde geçmişine sıkı sıkıya bağlı biri olarak anılırım. Bu şarkıyı küçükken dinleyip sonraki zamanları mı düşündürürdü. Bende mi böyle olacağım diye hüzünlenirdim. Çocukken de psikopat mışım onu anladım =)
Bir de hiç unutmam, Erkin Koray' ın Öyle Bir Geçer Zaman Ki şarkısını ben ilk kez çelikten dinlemiştim. O şarkıyı her dinlediğimde içim bir tuhaf olurdu, annemle babama gizliden bakıp zaman geçmesin diye dua ederdim. Hala dinlerim, bu sefer çocukluğum, endişelerim, korkularım ve Annem aklıma gelir..
Bu şarkının hiç olmadığı kadar derin anlamı var artık bende.
Pomaklar Balkanlar' da, bulgaristan' ın güneyi, Batı Trakya, Doğu Makedonya ve Türkiye' nin Doğu Trakya ve batı bölgelerinde yaşayan, Pomakça diye tabir edilen slav dil grubuna ait farklı slav şivelerini konuşan, çoğunlukla müslüman bir Balkan toplumudur. Pomakların konuştuğu dil güney slavca dil grubunun bir şivesidir. Pomakça da harf yapısı aynı bulgarca da olduğu gibidir. İşte bir kaç örnek.. Zyaneş li pomatski; Pomakça bilir misin? Dyeka hodiş; Nereye gidiyorsun? Mayka- Nanka; Anne Mico; Amca :)
Kızın çeyizinde buzdolabı ve laptop bulunuyor
Rafie 21 yaşında. Hayatını birleştirdiği Ahmet ise ondan iki yaş büyük. Şubatın son günlerinde yaptıkları düğünün bu sezonun son düğünü olduğunu öğreniyoruz. Burada düğün iki gün sürüyor. İlk gün erkeğin akrabalarına yemek veriliyor. Misafirler para hediyesinin yanında şeker, pirinç, un gibi gıda malzemeleri de hediye ediyor. Eskiden herkesin börek götürdüğünü söyleyen yerliler, şimdi bunun yerine sadece malzemesinin verildiğini aktarıyor. Yemek sonrası köy meydanında horo oynanıyor. Zurna ve davul eşiliğinde farklı halk türküleri eşliğindeki oyuna genelde gençler iştirak ediyor. Ahmet açık renkte kostüm, siyah gömlek ve kıravat, Rafie ise pullu yelek, tülbent denilen başörtü, beyaz ve pullu önlük ve yine renkli bir şalvar giyiniyor. Rafie, "gelin" olma merasimine kadar bu elbiselerle dolaşacak. Bir taraftan meydanda eğlence devam ederken, diğer taraftan kızın çeyizi evinin ödünde sergileniyor.
Buradaki geleneğe göre erkek evi almakla, kız ise evin içini döşemekle yükümlü. Bu yüzden çeyizde beyaz eşyadan tutun da soba, tencere ve laptopa varıncaya kadar eşyaları alıyor. Sadece giyim eşyaları için yaklaşık 80 metre uzunluğunda ve 4 metre yüksekliğinde iskele kuruluyor. Yatsı sonrası kınalama merasimi yapılıyor. Erkeğin evinden müzik eşiliğinde alınan kına köy meydanına kadar taşınıyor. Burada isteyen ellerini sokarak kınalıdıktan sonra gelinin kınalanmasına geçiliyor. Düğünün ikinci gününde bu kez kızın akrabalarına yemek veriliyor. Daha sonra erkeğin kıza vereceği hediyeler, bayrak denen sopalara yerleştirilerek müzik eşliğinde horo oynanan meydana getiriliyor. Kızın anne ve babası bayraklardaki hediyeleri taşıyan kişilerle, hediyeleri almak için "pazarlığa" tutuşuyor. Kimisi 10, kimisi 20 leva, kimisine de daha fazla değer biçiliyor. Bundan sonra düğünün en ilginç yanı başlıyor. "Gelin" olma merasimi
Evlenen bayan bir odada boyanıp süslenerek "gelin" oluyor. Gelin adayının yüzü kremle beyazlatılıyor. Daha sonra yüzü teker teker farklı pul çeşitleri ile süsleniyor. Bu esnada kızın gözlerini hiç açmaması gerekiyor. Bir buçuk iki saat kadar devam eden bu süreç sadece gelinin çok yakın akrabaları tarafından izlenebiliyor. Pullama işlemi sonrası gelin adayına 'ruba', 'ferece', 'kondak', 'sofra' denilen elbiseler giydiriliyor. Renkli bir elbise olan ve fistan şeklinde olan 'ruba' aslında bir nevi gelinlik hüveyetini taşıyor. Giydiği elbiselerin birçoğunu kız, gençlik çağından beri kendisi işliyor. Bu yüzden Ribnovo'daki her bayanın dikiş konusunda oldukça mahareti bulunuyor. Giydirilip boyandıktan sonra damat ile birlikte gözü halâ kapalı olarak dışarıya çıkan kıza, gözlerini açar açmaz kendini görmesi için ayna veriliyor. Yeni hayatının başlangıcını sembolize eden bu olaydan sonra imam nikahı kıyılarak düğün sona eriyor. Düğünlerde herkes en iyi ve renkli olan elbiseyi giymeye çalışıyor. Bu yüzden renk ve pulların oluşturduğu göz kamaştırıcı elbiseler, insanı masal dünyasına çekiyor. Belki bundan ötürü de burada, karşı tarafa verilecek en değerli hediyeyi, el işlemeli ve süslü bir elbise teşkil ediyor.
Vintage akımı son zamanlarda modadan dekorasyona her alan da karşımıza çıkıyor. Düğünlerin klasik ve sıradan havasından kurtulup, aynı zamanda zarif ve romantik bir hal alması vintage' ın büyüleyici havasıyla mümkün hale geliyor. Renki çiçekler, vazolar, loş ışıklar, eskitilmiş masa ve sandalyeler, dantel ve keten masa süslemeleri, mum ve çiçeklerlerle süslenmiş bir pasta ile de böyle romantik bir düğün sizde yaşayabilirsiniz.